Bireyin kendisinden
başka hiç kimsenin hissetmediği ve ölçülemeyen ağız kokusuna Tip 5 (subjektif ağız kokusu) adı verilir.
Sensor seviyesinde uyarı var ama ağız ve burundan dışarı gaz emisyonu yoksa nörojenik , sensor seviyesinde uyarı yoksa koku şikayeti integratör merkezlerde imajinasyon ile oluşuyorsa psikojenik tir.
Şunu iyi anlamak gerekir: subjektif ağız kokusu, "ağız kokusu yok demek değildir"
Şahıs tat alma ile koku almayı birbirine
karıştırabilir. Bu duruma genel ifadeyle kemosensor disfonksiyon denir. Şahıs
aslında tat almaktadır fakat bunu koku zannetmektedir
(Dysgeusia). Bu iki algı
birbirine karığtırılmaya çok
müsaittir.
Ayrıca self
halitosis olarak tanımlanan 3 tane nörojenik ağızkokusu sebebi daha
ayırt edilir:
Birincisi, koku alabilen almaçlar
(olfaktör sensor) ile
donatılmış epitel hücre adacıkları
nasofarinksin ve oronasal mukozanın muhtelif yerlerine saçılmış
olabilir. Böyle şahıs genzinden koku almaktadır (retronasal olfaksiyon). Bu
vakalar Tip 5 ağız kokusu
kılığında karşımıza
çıkarlar. Özel ölçme yöntemleri ve
dikkatli bir anamnez ile yakalanmazsa psikojenik zannedilir. Sayısız
insan bu şekildedir. İkincisi, kana geçen bir kimyasal madde kan
dolaşımı ile olfaktör reseptöre hematojen yolla ulaşmaktadır.
(Blood borne olfaction). Bir çok hastalık bunu yapabilir,
hepsinde ortak mekanizma, kokulu maddenin kana geçmesi ve kan
yolu ile buruna gelmesidir. Üçüncüsü, koku
halüsinasyonlarıdır. Yüksek ateş, kafa içi
tümörü, trafik kazaları, büyük ameliyatlar,
kafa çarpışmaları, zehirlenmelerden sonra şahız mevcut olmayan
kokuları duyabilir. Sürekli kullanılan bazı ilaçlar
(öksürük ğurubu, hipertansiyon ve diyabet
ilaçları vs) beyindeki koku merkezini etkileyip kakozmi (olmayan
çirkin kokuları algılamak), sebep olabilir. Hipotiroidizm,
anemi, mineral içeriğindeki bozulmalar ve 200 den fazla hastalık
buna sebep olabilir. Phantosmia ,
(fantom koku) olarak
isimlendirilebilir.
Bu
şahıslarda yukarıda anlatılan nörojenik sebepler bulunmadığı, ağız burun ve nefeste koku ölçülemediği durumlarda ağızlarının (veya vücutlarının) koktuğuna inanırlar. Aslında
bunları 3 grupta toplamak gerekir:
Ağız kokusu anksiyetesi (halitofobi):
"Aslında bende ağız koksu yok fakat ya varsa? ve başkaları benden
gizliyorsa?" diye tedirgin olarak doktora giderler. Psikojenik ağız
kokusu formlarının en hafif cinsidir, en kolay ve hızlı şekilde tedavi
olurlar. tedavisini psikiyatristler yapar. Diğer iki hastalık
formu imajiner halitosis adını
alır ve şöyle belirlenir:
Olfaktör obsesyon (obsesif kompülsif
rahatsızlık): sık sık ağızları koklarlar ve başkasına
ağızlarını koklatmak isterler. Hekimin kendisinin ağzını koklasın
ister. Koklamazsa bunu
talep eder Sık sık diş fırçalar ve gargara yaparlar, daima şeker
yer ve sakız çiğnerler. Aslında ağız kokuları yokur veya fizyolojik
ağız kokusunu abartırlar.
Delüsyonel halitosis (olfaktör
referans sendrom, monosemptomatik hipokondriyal psikoz,
olfaktör paranoid sendrom): Referans olarak başka birilerini
gösterirler. Birisi bana bakarak parmağını burnuna koydu demekki bana
ağız kokum sebebiyle ip ucu verdi, odaya girince birisi pencereyi açtı,
otobüste yanıma oturmadılar, beni görünce arkasını döndü gibiifadeler
ile başka insanları refere ederler. Aslında ağız kokuları yokur veya
fizyolojik ağız kokusunu abartırlar. Başkalarında hiç ağız kokusu
bulunmadığına inanır. Ne zamandan beri ağzı koktuğu
sorulduğunda çocukluğundan beri veya kendini bildiğinden beri
koktuğunu söyler. Ağız
kokusunda kesinti olup olmadığı sorulduğunda 50 senelik
ömründe 1 saat bile kesilmediğini söyler. Belli ki fizyolojik (normal)
kokudan bahsetmektedir.
Bu hastalıklarun en kalıcı ve en doğru tedavisini psikiyatristler
yapar. Fakat bazen hipnoz, akupuntur veya buna benzer uygulamalar da
denenebilir.